NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ كَثِيرٍ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ مَنْصُورٍ
عَنْ أَبِي
وَائِلٍ عَنْ
عَمْرِو بْنِ شُرَحْبِيلَ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
أَيُّ
الذَّنْبِ أَعْظَمُ
قَالَ أَنْ
تَجْعَلَ
لِلَّهِ نِدًّا
وَهُوَ
خَلَقَكَ
قَالَ
فَقُلْتُ
ثُمَّ أَيٌّ
قَالَ أَنْ
تَقْتُلَ
وَلَدَكَ
مَخَافَةَ
أَنْ يَأْكُلَ
مَعَكَ قَالَ
قُلْتُ ثُمَّ
أَيٌّ قَالَ
أَنْ
تُزَانِيَ
حَلِيلَةَ
جَارِكَ قَالَ
وَأَنْزَلَ
اللَّهُ
تَعَالَى
تَصْدِيقَ
قَوْلِ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَالَّذِينَ
لَا
يَدْعُونَ مَعَ
اللَّهِ
إِلَهًا
آخَرَ وَلَا
يَقْتُلُونَ
النَّفْسَ الَّتِي
حَرَّمَ
اللَّهُ
إِلَّا
بِالْحَقِّ
وَلَا
يَزْنُونَ
الْآيَةَ
Abdullah b. Mes'ûd
(r.a.)'dan; demiştir ki:
Ey Allah'ın Rasûlü, en
büyük günah hangisidir? diye sordum da Rasûl-i Ekrem;
"Seni yaratmış
olduğu halde Allah'a şirk koşmalıdır," buyurdu.
Sonra hangisidir? dedim.
(O);
"Seninle beraber
yemesinden korkarak çocuğunu öldürmendir," diye cevâp verdi.
Sonra hangisidir? dedim.
"Komşunun helâliyle
zina etmendir," buyurdu. Abdullah b. Mes'ûd dedi ki,
Yüce Allah Nebi
(s.a.v.)'in bu sözünü doğrulamak için şu âyet-i kerîmeyi indirdi;
"Allah'ın hâlis kulları
o kimselerdir ki, Allah'la beraber başka bir İLAH'A dua etmezler, Allah'ın
(öldürülmesini) haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler. Zînâ da etmezler.
Her kim de bunları yaparsa ağır cezaya çarpar."
İzah:
Günah, faili şer'an
zemme müstehâk olan ma'siyete denir. Dört çeşit günah vardır:
1. Tevbe etmedikçe
afvedilmeyen günah. Bu şirktir.
2. İstiğfar etmekle ve
diğer hasenat ile bağışlanması umulan günahtır. Bunlar küçük günahlardır.
3. Tevbe ile de tevbe
etmeden de bağışlanması umulan günahlar. Bunlar namaz veya zekât gibi
farizaları terketmekle ve sadece Allah hakkıyla ilgili günahlardır.
4. Sadece kul hakkıyla
ilgili günahlar. Bunlar ya hakkı sahibine iade etmekle veya onunla
helâlleşmekle bağışlanmış olur.
Eğer mazluma hakkı
dünyada verilmezse hak sahibi öbür dünyada Allah huzurunda zâlimden davacı
olacaktır.[Aliyyu'l-Kâri, Mirkâtu'l-Mefâtih, I,
102.] Nitekim şu hadîs-i şerifte bu gerçek açıkça ifâde edilmektedir.
Rasûlullah (s.a.v.);
"Müflis kimdir
bilir misiniz?" buyurdu. Ashâb;
Bizce müflis hiçbir
dirhemi ve eşyası olmayan kimsedir, dediler. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem
Efendimiz şöyle buyurdu;
"Gerçekten benim
ümmetimden müflis, kıyamet gününde namaz, oruç, ve zekâtla gelecek olan
kimsedir. Ama şuna sövmüş, buna zînâ isnadında bulunmuş, şunun malını yemiş,
bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüş olarak gelecek ve buna hasenatından
şunla hasenatından verilecektir. Şayet davası görülmeden hasenatı biterse,
onların günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır.” [Müslim, birr]
Mevzûmuzu teşkil eden
Ebû Dâvud hadîsinden anlaşılıyor ki rızık endişesiyle çocuk öldürmek büyük
günâhlar içerisinde şirkten sonra ikinci sırayı almaktadır. Çocuğu rızık
endişesiyle öldürmekse ayrı bir günâhtır. Rızkın Allah'dan geldiğinden gaflet
etmektir.
Bilindiği gibi bir
mü'mini haksızca öldürmek büyük günâhlardandır. Mü'mini öldürmekten doğan
günâhlar içerisinde en ağır olan mü'min bir akrabayı öldürmektir. Mü'min
akrabalardan öldürülmesi en büyük günâh olan da babayı ve anneyi öldürmektir.
Ondan sonra çocuğu öldürmenin günâhı gelir. Bir başka ifâdeyle bir kimsenin
kendi babasını öldürmesinin günâhı çocuğunu öldürmenin günâhından daha
büyüktür. Nasıl ki Allah Teâlâ Hazretleri, "Anne ve babaya öf bile
demeyin."[İsrâ 23] âyetinin delaletiyle
anne ve babayı dövmenin de haram olduğunu ifâde buyurmuşsa, Rasûl-i Ekrem
Efendimiz de, bir kimsenin çocuğunu öldürmesinin en büyük günâhlardan olduğunu
söylemekle babanın da bu hükmün içerisine girdiğini delâlet yoluyla ifâde
buyurmuştur. Çünkü çocuğu öldürmek büyük günâhlardan olduğu sabit olunca,
günâhı ondan daha büyük olan baba katlinin de bu hükme evleviyetle girdiği
rahatça anlaşılır.
"Komşunun
helâlinden murad, karışıdır. Zînâ mutlak surette haram ve büyük günâh olmakla beraber
burada, "komşunun karısı ile" diye kayıtlanması, onunla zînâ etmenin
daha da çirkin ve büyük suç olduğunu göstermek içindir. Bir de komşunun
karısını hassaten zikretmesi, ekseriyetle zînâ, komşular arasında
yapıldığındandır. Zira evlerinin biribirine yakın olması görüşüp buluşmayı
kolaylaştırır.
Hadîs-i şerîfte
komşunun karısı ile yapılan zinanın büyük günâh olarak gösterilmesi komşu
kızı, gelini ve nikâhlısı olmayan herhangi bir komşu kadını ile zina etmenin
hükümden hariç kaldığına delâlet etmez. Çünkü burada "kansı" tâbiri
bir kayd-ı ihtirazı değil, kayd-ı eksendir. Yâni ekseriyetle komşu kadınları
hükümde müsavidirler. Fakat "komşu" ta'bîri bir kayd-ı ihtirâzidir.
Binâenaleyh komşu kadınla yapılan zina komşu olmayan kadınla yapılan zinadan
daha çirkin ve daha büyük suçtur. Çünkü kişi, komşudan sadâkat bekler. O, evde
yokken komşusu onun malını ve ailesini koruyacak, ona her nev'i zararın
gelmesine mâni' olacak, onun gözlerini ardında bırakmayacaktır. Zîrâ komşuya
ikramda ve ihsanda bulunmak hem Allah teâlânın hem de Rasûl-i Zîşânın
emirlerindendir. Bu cihet nazar-ı i'tibâre alınarak bir de kçmşunun karısı ile
zînâ meselesi düşünülürse, onun ne derece çirkin bir fiîl ve büyük bir günâh
olduğu kendiliğinden meydana çıkar.[Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi,
I, 366-367.]